almanya

(bkz: essen)

bir evi güzelleştiren detaylar

bir evde çok fazla, her bir yerde bir şeyler olunca daralıyorum. minimalist düzen, sadelik her zaman iyidir.

bingöl

hep demısımdır bıngol bulabılecegınız en lanetlı sehır dıye. tuhaf bı aurası var 20lı yaslarda nefret ettıgınız 30larda ozleyıp 40larda gerı donmek ıstedıgınız lanetlı bı sehır,sakınlıgınden ve tatlı ınsanlarından kaynaklanıyor yaslandıkca yavasladıkca ınsan ozluyor sakınlıgı ozluyor sehrını

kahve

kökeni etiyopya dağları olan bitki. ağaçta yetişir. anlatıya göre; keçilerin dallardaki kahve tohumlarını yedikten sonraki coşkun halleri çobanların dikkatini çeker. kendilerinde de benzer etki görmeleri üzerine canlılık veren bu bitkinin kullanımı yaygınlaşır. çobanlardan sonra ilk kullanan gruplar vecd hallerini uzatma arayışındaki sufiler olur. önceleri çekirdekler kendi hallerine bırakılıp kurutularak tüketilir, kavrulmaz bile. tüketimi kendi coğrafyasında yaygınlaşınca suriye'den osmanlı topraklarına, istanbul'a 16.yy'da giriş yapar. buradan da venedik kuşatması ile beraber avrupa'ya giriş yapar. osmanlı'da kahvehaneler sosyal olayların konuşulduğu yerler haline gelince kahvenin kendisinin din dışı ilan edilerek dönem dönem kahvehanelerin kapatılması gibi yöntemler denenir ama başarılı olunamaz ve kahve tüm dünyayı kasıp kavuran bir meta haline gelir.

köylüleri niçin öldürmeliyiz

bir şükrü erbaş şiiri.

Çünkü onlar ağırkanlı adamlardır
Değişen bir dünyaya karşı
Kerpiç duvarlar gibi katı
Çakırdikenleri gibi susuz
Kayıtsızca direnerek yaşarlar.
Aptal, kaba ve kurnazdırlar.
İnanarak ve kolayca yalan söylerler.
Paraları olsa da
Yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
Her şeyi hafife alır ve herkese söverler.
Yağmuru, rüzgârı ve güneşi
Bir gün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
Düşünemezler…
Ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
Topraklarını büyütmeye çalışırlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar karılarını döverler
Seslerinin tonu yumuşak değildir
Dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.
Gazete okumaz ve haksızlığa
Ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar.
Adım başı pınar olsa da köylerinde
Temiz giyinmez ve her zaman
Bir karış sakalla gezerler.
Çocuklarını iyi yetiştiremezler
Evlerinde kitap, müzik ve resim yoktur.
Bir gün olsun dişlerini fırçalamaz
Ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler.
Birbirlerinin evlerine ancak
Ölümlerde ve düğünlerde giderler.
Şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
Gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
Ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
Binlerce yılın kalın kabuğu altında
Yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
Aldanmak korkusu içinde
Sürekli birbirlerini aldatırlar.
Bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
Karılarından en az on adım önde yürürler
Ve bir erkeklik işareti olarak
Onları herkesin ortasında döverler.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
Kendilerinden olanlarla alay edip
Tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
Devlet, tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir
Devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.
Yiğittirler askerde subay dövecek kadar
Ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-
Ezim ezim ezilirler.
Enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler
Cami duvarı, kahve ya da bir ağaç gövdesine yaslanıp
On bir ay gökyüzünden bereket beklerler.
Dindardırlar ahret korkusu içinde
Ama bir kadının topuklarından
Memelerini görecek kadar bıçkındırlar
Harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
Şehre giderler!

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar otobüslerde ayaklarını çıkarırlar
Ayak ve ağız kokusu içinde kurulup koltuklara
Herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
Kızlarının talihsizliğini
ve hayırsız oğullarını anlatırlar.
Yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
Bunun, Tanrının bir lutfu olduğuna inanırlar.
Ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
Gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
Zengin bir akrabalarından söz ederler.
Kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
Ama sokağa çıkar çıkmaz sümküre sümküre
Yollara tükürürler…
Ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
Şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar ilk akşamdan uyurlar.
Yarı gecelerde yıldızlara bakarak
Başka dünyaları düşünmek gibi bir tutkuları yoktur.
Gökyüzünü baharda yağmur yağarsa
Ve yaz güneşleri ekinlerini yetirirse severler.
Hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
-Bu verimi yüksek bir tohum bile olsa-
Sonuçlarını görmeden inanmazlar.
Dünyanın gelişimine bir katkıları yoktur.
Mülk düşkünüdürler amansız derecede
Bir ülkenin geleceği
Küçücük topraklarının ipoteği altındadır.
Ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden
Zamanın derin ırmakları önünde…

KÖYLÜLERİ, SÖYLEYİN NASIL
NASIL KURTARALIM?

izmir

yazlarının fazla sıcak olması başlıca kusurudur.

bingöl

bir doğu anadolu şehri. 1936 yılında il olmuştur. öncesi kasabadır.

çapakçur vadisinin böldüğü, kuzey ve güney olmak üzere iki yakalı bir şehirdir. güney yakası eskiyi, envai çeşit iptidailiği barındırırken kuzey yaka 2000 sonrası yerleşim almaya başlamış, barındırdığı üniversitenin yüzü suyu hürmetine şehrin güneye göre daha yeni, daha modern tarafıdır. hatta esasen bir iç şehirdir.

(bkz: yeni başlayanlar için bingöl)

bingöl üniversitesi

içinde her turden milletı barındıran ama bır turlu gelısmek ugruna adım atmayan nacızane guzel unıversıtem,egoları tatmın ugruna yasayan hocalarımın dopamin yuvası (naçizane bir kaç hocamın ellerınden operım) ve hiçbir işe yaramayan kulüper,fazla para basılınca ekonomi duzelmeyeceg gıbı dıplomalı ogrencı basınca da kültür sevıyesının yukselmedıgını gosteren nacızane unıversıtem